Yüzde burun çevresinde yer alan sinüs bosluklarinin iltihaplanmasina sinüzit adi verilmektedir. Sinüsler; burnun hemen yan taraflarinda yer alan maksiller sinüs, burnun üst tarafinda, alin kemigi içinde bulunan frontal sinüs, burnun arka ve üst tarafinda orta hatta tek olarak bulunan sfenoid sinüs, burnun yan ve üst taraflarinda bir çok küçük bosluktan olusan etmoid sinüs olarak 4 gruptur. Bütün bu sinüsler bir delik araciligi ile burun içine açilirlar.
Sinüslerin sesin rezonansinin saglanmasi, solunum havasinin nemlendirilmesi, isitilmasi, zararli partiküllerin tutulmasi ve bas agirliginin azaltilmasi gibi görevleri vardir. Dogumda sadece maksiller ve etmoid sinüsler mevcuttur. Zamanla diger sinüsler gelisirler. Bazi sinüslerin hiç gelisememesi de mümkündür. Sinüslerin büyüklügü kisiden kisiye degisebilmektedir.
Bakteri, virüs, mantar gibi iltihap yapici ajanlarin siklikla yerlestigi bölgelerden biri de insan vücudunda dis ortamla en fazla temasta bulunan burun ve sinüslerdir. Ancak bu bölgelerde siklikla iltihaba yol açacak bakteri ve virüs bulunmasina ragmen normal çalisan bir sinüste her zaman iltihap olmaz. Eger sinüsün normal çalismasina engel olacak bir durum varsa sinüzit gelisir. Sinüzit en çok nezle, grip gibi üst solunum yolu infeksiyonlari sonrasi gelisir. Bu tür infeksiyonlarda sinüslerin burun içine açilan delikleri ödem nedeniyle kapanir ve sinüs salgilari burun içine bosalamaz. Ayrica sinüslerin havalanmasi da bozulur. Bu durumda sinüs içerisinde kolayca iltihap gelisir. Eger bir nezle veya grip, 7 gün içinde iyilesmezse ya da iyilesmeye baslayip 1-2 gün içinde kötülesirse sinüzite dönmüs demektir. Bunun disinda sinüs agizlarini tikayan alerji, burunda kemik egriligi, et büyümesi, yabanci cisim, geniz eti gibi durumlar da sinüzit gelismesini kolaylastirir. Vücut direnci baska sebeplerle düsük olan kisiler saglikli bireylere göre daha kolay sinüzit geçirirler.
Sinüzit genel olarak akut ve kronik (müzmin) olarak ikiye ayrilir. Akut sinüzit yeni olusan sinüzit anlamina gelir. Uygun tedavi edildiginde tamamen iyilesir. Ancak kronik sinüzit sinüslerde sürekli bir iltihap anlamina gelir ve tedavisi de zordur. Akut ve kronik sinüzitin belirtileri farklidir. Akut sinüzitte sikayetler daha siddetlidir. Hastayi en çok rahatsiz eden sikayetlerden biri agridir. Bu hangi sinüsün iltihaplandigina göre bas agrisi, yüz agrisi, göz çevresinde agri seklinde olur. Genellikle öne dogru egilmekle artar. Ayrica burun tikanikligi (sürekli ya da aralikli), burun akintisi, koku duyusunda azalma (ya da kötü koku hissetme), geniz akintisi, ates, çene ve dislerde agri, agiz kokusu, burun kanamasi, göz kapaklari ve yüzde sisme gibi belirtiler olur. Burun akintisi degisen kivamlarda, siklikla sari-yesil renkte, renksiz ya da kanla karisik olabilir. Genellikle kötü kokuludur ve hem burnun ön bölümünden disariya, hem de burun arka tarafindan bogaz içerisine dogru akar. Geniz akintisina bagli bulanti-kusma, öksürük ve ses kisikligi gelisebilir. Öksürük hem akut hem de kronik sinüzitin belirtisidir. Kronik sinüzitte sikayetler daha uzun süreli olmasina ragmen akut sinüzite göre daha hafiftir. Agri daha seyrek hatta bazen yoktur. Hastayi en çok geniz akintisi ve buna bagli bogaz agrisi ve öksürük rahatsiz eder. Bunun disinda yine burun tikanikligi, yüzde dolgunluk hissi ve agiz kokusu olur. Kronik sinüziti olan hastalar bazen akut dönemler yasayabilirler, bu dönemlerde sikayetler daha siddetlidir. Sinüzit uygun antibiyotik ve yardimci ilaçlarla veya gerektiginde ameliyatla tedavi edildiginde ciddi problemlere yol açmayan bir hastaliktir. Ancak günümüzde çok siklikla görülmese de iltihabin yayilmasina bagli bazi ek sorunlar gelisebilir. Bunlardan en önemlileri iltihabin göz bölgesine yayilmasi ve körlüge kadar gidebilen hastaliklar, beyin zarina veya beyin içine yayilarak apse olusmasi, iltihabin sinüs içinde apselesmesi ve kemik iltihabidir.
Sinüzit hastalarinda tani; sikayet ve muayene bulgulari esliginde yardimci tani metodlari ile konur. Sikayet ve muayene bulgulari (koyu-sari kivamda burun içinde akinti) ile sinüzit teshisini özellikle de akut sinüziti koymak çogunlukla mümkündür. Yardimci tani metodlarina tanida süphede kalinan olgularda genellikle basvurulur. Bu amaçla en çok kullanilan yöntem Waters grafisi denilen ve daha çok maksiller sinüsü inceleyen bir filmdir. Diger sinüsler içinde degisik açidan çekilen filmler vardir. Ancak bunlar pratikte faydali olmalarina ragmen, yanilma paylarinin oldugu bilinmeli ve özellikle tedaviye cevap vermeyen veya ameliyat düsünülen hastalarda mutlaka sinüslerin bilgisayarli tomografisi çekilmelidir. Bilgisayarli tomografi burun içi ve sinüsler hakkinda bize çok faydali ve datyli bilgiler vermektedir.
Sinüzit tedavisinde amaç bakterilerin yok edilmesi ve sinüslerin buruna açilan deliklerinin patent olmasini saglamaktir. Bakterilerin yok edilmesi antibiyotiklerle olur. En çok sinüzite sebep olan bakteriler hesaba katilarak antibiyotik seçilir. Antibiyotik seçimi için kültür ve antibiyogram yapilmasi çok seyrek basvurulan bir yöntemdir.Antibiyotik tedavisi en az 10 gün hatta bazen kronik olgularda 20-30 gün sürmelidir. Bunun disinda sinüs deliklerinin açilmasi için dekonjestan amaçli kullanilan tablet ya da spreyler, hem agriyi kesmek hem de iltihabi baskilamak için agri kesiciler ve sinüzite yardimci olan alerji gibi durumlar varsa da bunlara antihistaminik gibi anti-alerjik ilaçlar verilir. Dekonjestan spreyler 5 günden fazla kullanilmamalidir. Ilaçlara cevap alinmayan durumlarda sinüziti kolaylastiran baska faktörlerin varligi arastirilir ve uygun sekilde tedavi edilir. Ancak bazen ameliyat gerekebilir. Kronik sinüzitlerde de yine önce maksimal ilaç tedavisi uygulanir. Ancak maksimal ilaç tedavinse cevap vermeyen veya altta yatan hazirlayici faktörler varliginda cerrahi tedavi uygulanir. Sinüzit için yapilan ameliyatlar son yillarda çok ilerlemistir. Bu ilerlemenin en önemli sebebi endoskop denilen ve burun içini ayrintili incelemeye ve ameliyat yapmaya imkan veren kamerali cihazlarin kullanilmaya baslanmasidir. Ameliyatta en önemli amaç, sinüz agizlarinin açilmasini saglamak ve sinüslerin içini temizlemektir. Ameliyattan sonra en önemli konu pansumanlarin uygun yapilmasidir. Hasta da kendisi burun içini serum fizyolojikle yikayarak yapisma ve birikintileri önlemeye çalisabilir. Endoskopik yöntemle ameliyat yapilmaya baslandiktan sonra sinüzitin tekrarlama orani son derece düsmüstür. Ancak yine de özellikle alerjinin rol oynadigi sinüzitlerde tekrar problem görülmesi de seyrek degildir.